Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Soylu güzellemesi..oh oh

Resim
Bugün kendi düşüncelerimi ve kendi çıkarımlarımı sizinle paylaşmak istiyorum, eğer tabii siz de beni dinlerseniz. korkmayın kimseyi yoracak kadar uzun bir yazı değil az ve öz yazdım. Kimseye bir şey inandırmak gibi bir gayem yok sadece bazı hatırlatmalar yapmak isterim.   E tabii hâlâ neler konuşacağımı söylemedim, sanırım dün akşam İçişleri bakanının, kolonları inleten, meclisi ayağa kaldıran, zillet ittifakını kudurtan (!) birtakım konuşmaları olmuş. Konuşmanın konusuna ve olayın diğer bağlantılarına birazcık değinelim bakalım gerçekten de kolonlar mı inledi yoksa birileri tatmin mi edildi bunu görelim. Elbette konuşmada haklı olduğu noktalar vardı ama abartılması komik olduğu gibi dünkü konuşmalar unutulup bugün alkış tutmak da bizler için iki yüzlülük gibi. Belirtmek isterim ki terörle mücadele ülkenin tüm bakan, hükümet ve yetkililerin mecburi vazifesidir. Kimseyi vazifesini yaptığı için de alkışlamayız. Ama tebriği hak edeni güzelce tebrik etmesini biliriz. Evet Pkk t

İktidara gelme ve elinde tutma

  Bugün sizlerle biraz iktidar nedir ne işe yarar, iktidarın araçları nelerdir, iktidarın öğeleri nelerdir, iktidar nasıl elde tutulur, nasıl kazanılır gibi konuların üzerine konuşmaya ve açıklamaya çalışacağız..  Öncelikle siyasal iktidarın tanımını yapmamız gerekirse, başkalarının davranışlarını etkileyebilme kontrol edebilme kendi istek ve arzularına göre yönlendirebilme gücü. Elbette bu iktidarın dilediğini yapabilme gücü değildir zira anayasa Uluslararası hukuk gibi kavramlar mevcut. Şimdi gelelim iktidar nasıl dilediğin şeyleri hangi araçlarla yapabiliyor buna gelelim. İki türlü bunu yapabilir bir tehdit ve baskıyla dilediğini yaptırma veya istediğini yapma ya mecbur bırakma gibi iki yol olduğu söylenebilir. (İkinci seçenek la sert olarak değil yumuşak olarak da yapılabilir tıpkı bir kardeşten çay istemenin nasıl çeşitli yolları varsa nasıl o kardeş hevesle çay getirebildiği gibi nefretle de çayı getirebilir bunun gibi düşünebiliriz)   Dediğimiz gibi iktidar gücünü be vazifesini

Macron haklı İslam toprakları krizde

Resim
Yazıma Fransa Cumhurbaşkanı'nın sözleri ile başlayacağım ve haberin linkini de okumanız için bırakıyorum.  haber    Konuşmanın bir analizini yapmak gibi bir niyetim yok bazı noktalara değineceğim. Sadece bu haber üzerine konuşuyorum belirtmek isterim. İç politikaya ait kararları kendi bilecekleri iş başörtüsü konusunda da oldukça yanlış hareket ettiklerini söyleyebilirim ama bu gerçekleşmez merak etmeyin. Burada Macron'un islamofobik bir çizgiye çok yakın olduğunu belirtmeliyim. Ülkesindeki protestolar ve Türkiye ile arasının gergin olması bu tutumlarının önemli bi sebebi. Şimdi haberden bir alıntı ile asıl meselelerimize gelelim.  1- " İslam dünyanın her yerinde kriz yaşıyor." 2- Macron, "Fransa'da, cumhuriyetin ortağı olması için İslam'ın yapılandırılması gerekiyor." ifadesini kullandı.  (1) Öncelikle bir cümleyi irdeleyelim bakalım ne kadar haklı. Buradaki değerlendirmem İslam'ın kendi içinde yaşadığı kriz üzerine. Zira şunu da belirtmem gere

Ampül'ü çıkardık yerine ne takacağız ?

Resim
Siyasal İslamcı zihniyet sandığımız kadar kolay yıkılabilir mi ?  Öncelikle siyasal İslamcı zihniyetin ne kadar eskiye dayandığını anlamak gerekir. Birkaç yıl içinde kurulmamış zihin dünyası birkaç sene içinde yıkılamaz. Kendi çıkarımlarım şu yönde, seçimle iktidarı şuaınki koltuğundan edibilir (?), bu zihin dünyasının yıkıldığını sanabiliriz. Siyasi partiler bir talep üzerine kurulur ve yaşarlar. Önümüzdeki seçimlerde iktidarın oyları bir anda sıfır olmayacağına göre bu zihin dünyası nasıl yok olabilir ? Belki iktidardan bu zihniyeti atabiliriz ama toplum üzerinden ve devlet üzerine yerleşmiş kişileri nasıl yıkacağız. Anlamanız için biraz daha açacağım. Toplumdaki bu siyasal İslamcı zihniyet yok olmadığı müddetçe biz yeni ak partiler görmeye devam edeceğiz. Bunu durdurmanın yolu vurmak kırmak ve parçalamak değil dönüştürmek . Hiç kimse bir sabah kalktığında aniden sol ya da sağa Parti'ye oy vermez veremez. durum böyleyken toplumun bir anda değişmesini beklemek akılsızca o

Türk milliyetçiliğine böyle mi baksak

Resim
TÜRK MİLLETÇİLİĞİ EŞKİYALIK DEĞİLDİR  Ağaç kovuğundan çıkmadık, gökten zembille inmedik… Tesadüfen olmadık, toplamayla oluşmadık… Tarihte Türk’tük, hâlâ da Türk’üz, istikbalde de Türk olacağız…  Milliyetçilik hayal ürünlerinde yer almamalıdır, Türk milliyetçiliği uygulanabilir olmalıdır. Binlerce yıldır Türk milliyetçiliği farklı bölgelerde kendini çeşit çeşit göstermiştir. Türk milliyetçiliğinin kurmuş olduğu medeniyetler tarihe her zaman yön vermiştir. Türk milliyetçiliği asla ama asla kafatası bir ırkçılık içermez. Türk milliyetçiliği sanılanın aksine çok geniş çok derin bir anlayıştır. Türk milliyetçiliğinin bedeni değişir ama ruhu ezeli ve ebedidir. biz anadoluyuz biz  Egeyiz biz doğuyuz biz batıyız biz soğuğuyla sıcağıyla ekşisiyle tatlısıyla dindarıyla seküleriyle Türkiye'nin ta kendisiyiz. Bizi bir arada tutan şey ırkımız değil bir arada yaşama arzusu ortak kültür bilinç ve dik duruştur. Türk milliyetçiliği bölmenin aksine birleştirmeyi hedefler. Anayasamızda

Kanal İstanbul buyurun yapın !

Resim
6 Kasım 1998 Boğazlar Tüzüğü  Türkiye, 6 Kasım 1998 'de yeni bir boğazlar tüzüğü yürürlüğe koyarak 1994 Tüzüğünü kaldırdı. Tüm bu 94 Tüzüğü ve çabaları elbette boşa değildi zira diplomasi sonsuz bir merdivendir. Kimi kararlar yumuşamış kimileri ise katılaşmıştır. 1998 Tüzüğü “Türk Boğazlan Deniz Trafik Düzeni Tüzüğü” başlığını taşımaktaydı. Diğer isim Montrö’ye ve uluslararası hukuka isim bakımından aykırı duruş sergiler nitelikteydi. Bu yüzden tüm Boğazları kapsayacak bir isim seçilmişti. Bunlar Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazıdır. En önemli terimsel değişiklik “transit geçiş” yerine “uğraksız” kelimesi kullanılmıştır. Ayrıca uğraksız geçiş hakkı dışındaki gemilere “masum geçiş” ifadesi kullanılmıştır. Başka bir düzenleme petrol tankerlerinin Boğazlardan daha hızlı ve kolay geçmesini sağlayacak düzenlemeler oldu. Kılavuz kaptanlık değişime uğramış uğraksız geçiş yapmak isteyen gemilere “önemle tavsiye” niteliğine geçmiştir. 1998 Tüzüğü öncekine göre ge

Ayasofya konusuna böyle bakmak gerek

Resim
AYASOFYA'NIN SİYASETE MEZE EDİLMESİNE KARŞIYIM  Öncelikli olarak Ayasofya'nın Müslümanların ibadetine açılmasını gereksiz buluyordum, ama bugün açılmış bulunmakta. Açılmışsa kabulümüz, açılmasa büyük de bir kayıp değil sonuç olarak egemenliğimizin sembolü bir taş parçası değildir. Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir. Koskoca Devlet-i Aliye'de, Türkiye Cumhuriyeti de sadece bir obje üzerine kurulmamıştır. Ve egemenliğinin tek sembolü olamaz. Bunlar tamamen politik ağızlar ile söylenen 2 kuruş değeri olmayan cümlelerdir. Yüzlerce yıllık tarihi ve geçmişi bir cami üzerine yıkmak aptallıktır. Ayasofya'dan önce de vardık sonra da var olacağız. Egemenlik daima biziz.  Ama bir yerde bir terslik mi var ?  Öncelikli olarak söylemem gereken en önemli şeyleri en başta söyleyerek devam ediyorum. Ayasofya'nın kararı tartışmasız bir şekilde siyasidir. Dini bir gereklilikten çok bir çıkar üzerine verilmiştir. Herhalde Ayasofya'da ezanın okunduğu bir bölü

Sevr rezilliği ve Montrö (Türk Boğazları)

Resim
TÜRK BOĞAZLARI GİRİŞ Türk boğazları Osmanlı döneminde dahi stratejik bir öneme sahipti. Osmanlı liman ve boğazları her zaman için diğer devletler tarafından değerli ve önemli bulunmuştur. Coğrafi keşiflerle beraber deniz ticareti hızla önem kazanmış, stratejik konumlar üzerinde yarış başlamıştır.   Tarihten sabittir ki, Boğazları kontrol altında tutan her devlet sonunda Karadeniz üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışmıştır. Aynı zamanda İstanbul ve Çanakkale Boğazları; Ege, Karadeniz ve Akdeniz üzerine açılan kapılardı. 1.Cihan harbi, Balkan Harbi gibi öncesi ve sonrasında yaşanalar Osmanlı devletini yormuş ve coğrafi keşiflere de ayak uyduramaması boğazlar üzerinde hâkimiyetini azaltmıştır. Yenik düşen Osmanlı üzerinde İtilaf Devletlerinin işgalleri zaman zaman dolaylı yoldan boğazları da kapsamıştır. İngilizlerin İstanbul’u işgali ile alevlenen süreci, Milli Mücadele serüveni izlemiş ve Misak-ı Milli fikri doğmuştur. Bunların boğazlar üzerinde doğurduğu sonuçları incelemek bize süreci

Mülteciler büyük tehdit

Resim
Türkiye’de Doğan Suriyeli Sayısı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 19 Eylül 2019 tarihinde yaptığı açıklamada, Türkiye’de doğan Suriyeli bebek sayısının 450 bin civarında olduğu belirtti. Türkiye sadece Suriyeli mültecileri baz almıştır Gerçekten terör ile savaşıyor muyuz?  Mültecilerin sadece Suriye'den gelmediğini, çeşitli Arap ve Ortadoğu ülkelerinden geldiğini biliyoruz. Bunların başını Yemen, Güney Sudan, Afganistan, Libya, Filistin, Irak ve Suriye gibi ülkeler oluşturuyor. Güncel verilere göre 3,6 milyon kayıtlı Suriyeli mülteci ülkemizde bulunuyor. Ayrıca diğer mültecilerin de toplamı ile 4 milyona yakın kayıtlı mülteci ülkemizde bulunmakta. Kayıtlı dememin sebebi kayıt altına alınabilenler anlamına geliyor. Bir de Kaçak göçmenler var ki bunların sayısı ile toplam mültecilerin 5 milyona yakın olduğunu biliyoruz (2020 güncel veriler ışığında). Tüm bunlar için 40 milyar dolar para harcandığını da bizzat ülkemizin iktidar sahibi sö

Erken seçim tartışması

Evet sanırım bir erken seçim olası..  Sevgili okurlar bildiğiniz üzere siyaset alanım olmasa da belli bir bilgi birikimine ve fikre sahip olduğumu düşünüyorum ama bloğumda Türkiye siyasetine doğrudan ilişkin konuları ele hiçbir zaman almadım. Daha çok siyaset bilimine ilişkin konuları işledim. Bugün ülkede çokça dolanan bir konuyu değerlendirmek istiyorum. Kendi nazarımdan çıkarttığım fikirler. Çok da rayımdan çıkıyor sayılmam sonuçta gündemi meşgul eden bir olay bu. Şimdi gelelim Türkiye'deki erken seçim muhabbetlerine.  Bildiğiniz üzere İyi Parti'nin de kurulması ile beraber muhalefet kendine bir alternatif oluşturup iktidar karşısında gayet güçlendi. 2018'deki genel seçimlerde bu zamana kadar görülmemiş bir başarı elde edildi. Her neyse yine doğrudan siyasete girmeyeceğim yanından sektirerek ilerlemeye çalışacağım. AK Parti'nin ilk zayıflıkları net olarak 2018 seçimlerinden öncesine dayanıyor. Gezi parkı olayları, fetö dershane ve fetö para araçlarının iktidar il