Mülteciler büyük tehdit




Türkiye’de Doğan Suriyeli Sayısı
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 19 Eylül 2019 tarihinde yaptığı açıklamada, Türkiye’de doğan Suriyeli bebek sayısının 450 bin civarında olduğu belirtti.


Buradaki tabloda sadece Türkiye için sadece Suriyeli mültecilere yer verilmiştir
Türkiye sadece Suriyeli mültecileri baz almıştır


Gerçekten terör ile savaşıyor muyuz?

 Mültecilerin sadece Suriye'den gelmediğini, çeşitli Arap ve Ortadoğu ülkelerinden geldiğini biliyoruz. Bunların başını Yemen, Güney Sudan, Afganistan, Libya, Filistin, Irak ve Suriye gibi ülkeler oluşturuyor. Güncel verilere göre 3,6 milyon kayıtlı Suriyeli mülteci ülkemizde bulunuyor. Ayrıca diğer mültecilerin de toplamı ile 4 milyona yakın kayıtlı mülteci ülkemizde bulunmakta. Kayıtlı dememin sebebi kayıt altına alınabilenler anlamına geliyor. Bir de Kaçak göçmenler var ki bunların sayısı ile toplam mültecilerin 5 milyona yakın olduğunu biliyoruz (2020 güncel veriler ışığında). Tüm bunlar için 40 milyar dolar para harcandığını da bizzat ülkemizin iktidar sahibi söyledi. Genel tabloya baktığını zaman çok masumane ve insancıl merhametli hareket edilmiş bir eylem gibi gözüküyor olabilir. Ama durum hiç de öyle değil. Zira devletler duygularla yönetilmez. Aklımız ile almadığımız birkaç senelik geçici kararlar işte bunun gibi sonuçlar doğurabiliyor. Buradaki tehdidin bazı boyutlarını başka bir yazımda ele almıştım onu okuyabilirsiniz. Buyurun link, Bknz

 Şimdi, bu mültecilerin içlerinden yüzde kaçının terörist olduğunu veya terörist propagandalar yapabileceğini bilmiyoruz. Bunların yüzde kaçının psikolojisinin iyi olduğunu da bilmiyoruz. Büyük bir kısmının psikolojisi savaş sebebiyle yıpranmış olmalı bu bir gerçek. İçlerinde teröre eğilimli binlerce insan olabilir. Bunların denetimini sağlamak mümkün değil. Savaştan çıkıp buralara kadar gelmiş insanların. Ruhlarının normal olmasını zaten bekleyemezsiniz. Ayrıca bu insanların gelmiş olduğu toplumlar bize çok ters toplumlar. Gelenekleri ve görenekleri bize uygun değil. Her gün bunları haberlerde görüyoruz inkâr etmek pek akıl işi değil. Sorunun büyük kısmını toplum farklılıkları değil, içlerindeki potansiyel terörist çıkma olasılığı oluşturuyor. 5 milyon mültecinin yarın öbür gün ülkenin en ufak bir kıvılcımına odun taşımayacaklarını nereden bilebiliriz. Diyelim ki bunların hepsi masum insanlardı böyle bir amaçları yoktu. Peki sınır kapılarından geçen insanların zaten önceden de terör örgütlerine mensup olmadıklarının garantisi verilebilir mi? Taliban, IŞİD, PKK, YPG, DHKPC, FKÖ gibi terör örgütleri bu insanların geldiği yerlerde etkin rol oynuyorlar. Böyle bir tablo içerisinde bunları inkâr etmek hiç ama hiç akıl işi değil. Böyle ciddi bir tehdit yıllardır göz ardı ediliyor. Bunların içerisinden birkaç bin terörist bile çıkması ülke adına korkunç bir faciaya neden olabilir. Ülkede bu saydığım terör örgütleri zamanında canlı bomba eylemleri ile onlarca insanımızı katletmiş isimler. Şimdi milyonlarca mülteci içerisinden bir terörist çıkmaması mantıklı değildir. Böyle bir fırsat bir daha terör örgütleri açısından ele geçmeyecektir ve bunu muhakkak kullanmışlardır. Yakın zamanda böyle bir tehditle karşılaşmamış olabiliriz ama bu karşılaşmayacağımız anlamına gelmez. Bu tip terör örgütü kartları uygun zaman ve mekânda kullanılır. Böyle bir fırsat gereksiz yere kullanılıp heba edilmez. 

 Terör örgütleri ile savaştığımızı söyleyip dağdaki terörist sayılarını bile bildiğimizi iddia edip bu tehdidi eğer göz ardı ediyorsak burada sorgulanması gereken bir durum var demektir. Ya hiçbir denetim yok ya da birileri bunlara göz yumuyor. Bu iş nasıl izah edilebilir. Bu izahı mümkün olmayan işe yıllardır katlanıyoruz ve terör örgütleriyle savaşıldığını zannediyoruz. Belki bugün karşı komşunuz bir IŞİD üyesi bunu nereden bilebilirsiniz. Bu tutarsızlığın bedelini ödemek toplumun vebali değildir. Bu vebali biz ödemek zorunda değiliz. Bu mültecilerin doğrudan Türkiye'ye gelmesi korkunç olur. Türkiye'nin bunları düzensiz ve kontrolsüz bir şekilde içeriye davet etmesi korkunç bir davranıştır. Tekrar ediyorum iç savaş çıkmış ülkelerin birçoğunun etkenleri arasında mülteciler yatmaktadır. Yakın Lübnan tarihine baktığımızda bunu gayet iyi anlayabilirsiniz, somut bir örnek. 

 Böyle bir durumda dipsiz bir kuyuya para dökmek bu işin çözümü olabilir mi? Olası bir kaosta bu insanların rolünün ne olacağını bilebilir miyiz? Mültecilerin buraya gelmesini kim veya kimler istedi? Türkiye bu insanları neden önünü arkasını düşünmeden içeriye aldı? Bu sessiz tehdidin günün birinde çığlık çığlığa bağırmayacağının garantisi var mıdır? Gibi sorularla sizleri baş başa bırakıyorum. Umarım bu sorun ülkemiz için hastalığa sebep olmadan geçmiş olur.
  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevr rezilliği ve Montrö (Türk Boğazları)

Özgür Bey yumuşama nasıl gidiyor ?

Ortadoğu'nun Yeni Kara Deliği