Sevr rezilliği ve Montrö (Türk Boğazları)


TÜRK BOĞAZLARI

GİRİŞ

Türk boğazları Osmanlı döneminde dahi stratejik bir öneme sahipti. Osmanlı liman ve boğazları her zaman için diğer devletler tarafından değerli ve önemli bulunmuştur. Coğrafi keşiflerle beraber deniz ticareti hızla önem kazanmış, stratejik konumlar üzerinde yarış başlamıştır.  Tarihten sabittir ki, Boğazları kontrol altında tutan her devlet sonunda Karadeniz üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışmıştır. Aynı zamanda İstanbul ve Çanakkale Boğazları; Ege, Karadeniz ve Akdeniz üzerine açılan kapılardı. 1.Cihan harbi, Balkan Harbi gibi öncesi ve sonrasında yaşanalar Osmanlı devletini yormuş ve coğrafi keşiflere de ayak uyduramaması boğazlar üzerinde hâkimiyetini azaltmıştır. Yenik düşen Osmanlı üzerinde İtilaf Devletlerinin işgalleri zaman zaman dolaylı yoldan boğazları da kapsamıştır. İngilizlerin İstanbul’u işgali ile alevlenen süreci, Milli Mücadele serüveni izlemiş ve Misak-ı Milli fikri doğmuştur. Bunların boğazlar üzerinde doğurduğu sonuçları incelemek bize süreci daha iyi anlatacaktır. Yazımızda Türk Boğazların gelişimini ve ona konu olan bazı tartışma krizleri de ele alarak inceleyeceğiz. Ayrıca Türk Boğazlarının hakimiyetinin nasıl zayıfladığını ve güçlendiğini de ele alarak Boğazların askeri ve stratejik önemlerinden bahsederek konuyu irdeleyip açıklamaya çalışacağız. Bunları 1923 ile günümüze kadar yapmayı başarmak isteriz. Konunun daha iyi anlaşılası üzerine Mondros ve Sevr’den biraz bahsedip ana konuya Boğazların ilk serüveninin başladığı “Lozan Anlaşması” ile devam edip Günümüzdeki güncel tartışma ile noktalayacağız.

Mondros Ateşkes Anlaşmasının Sürece Etkileri

 İlk önce bunu izleyen gelişme Mondros Ateşkes anlaşmasıdır. Konumuzu ilgilendiren maddeler; Türk karasularında ya da Türkiye’nin işgalindeki sularda bulunan bütün savaş gemileri teslim edilecektir.  Müttefiklerin bütün Türk limanlarını ve buradaki her türlü onarım olanaklarını özgürce kullanabilmeleri. Müttefiklerin işgal edebileceği yerler; Boğazlardaki istihkâmlar Toros tünel sistemi, Batum ve Bakü, Trablus ve Bingazi'deki bütün limanlar . Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının açılması, Karadeniz’e serbestçe geçişin temini, Çanakkale ve Karadeniz istihkâmlarının İtilaf Devletleri tarafından işgali sağlanacak, Osmanlı sularındaki bütün torpil tarlaları ile torpido ve kovan mevzilerinin yerleri gösterilecek ve bunları taramak ve kaldırmak için yardım edilecek, Karadeniz’deki torpiller hakkında bilgi verilecek, Osmanlı harp gemileri teslim olup gösterilecek Osmanlı limanlarında gözaltında bulundurulacak,  Osmanlı Demiryollarından, İtilaf Devletleri istifade edecek ve Osmanlı ticaret gemileri onların hizmetinde bulundurulacak, İtilaf Devletleri kömür, mazot ve yağ maddelerini Türkiye’den temin edecekler. Anlaşmanın imzalanması ile birlikte resmen Türk boğazlarının üzerinde denetim kurulmaya meşru hak verilmiş oldu. Bunların ardından Osmanlı sadece iki boğazda değil hakim olduğu tüm noktalarda krize girmiş bulunmaktaydı.

Sevr Barış Anlaşmasının Sürece Etkileri

Mondros’u 13,5 ay sonra ölümcül Sevr Barış anlaşması izledi. Boğazlar Komisyonuna bir Türk temsilcinin katılmasına izin vermek gibi ufak bir değişiklik dışında Müttefikler hiçbir değişiklik yapmaya yanaşmadılar ve Osmanlı hükümeti Sevr tasarısını olduğu gibi imzalamak zorunda kaldı. Tabi hükümlerin ne kadarı gerçek oldu, sonuçları neler olduğu gibi unsurları bildiğimizi var sayarak ana konudan sapmadan devam ediyoruz. Zira Sevr’in Ankara hükümeti tarafından tanınmadığı ve geçersiz sayıldığı bilinir.

Sevr Antlaşmasında boğazlar konusu md.37-61 arasında düzenlenmiştir. Boğazların savaşta ve barışta, bayrak aynını yapılmaksızın, bütün ticaret ve savaş gemileriyle askerlik ve ticaret uçaklarına açılık olacağı kabul edilmekteydi. Boğazlardaki ulaşım özgürlüğünü sağlamak için bir Boğazlar Komisyonu kurulmaktaydı. Komisyon’un yetkisi boğazların sularını ve her iki girişin 3 mil açıklarını kapsamaktaydı. Bu yetki, gerektikçe, kıyı üzerinde de kullanılabilecekti. Komisyonda oy eşitliği yoktu. ABD, İngiltere, Fransa'nın, İtalya’nın, Japonya’nın ve Rusya'nın (MC'ye üye olursa) iki oy hakkı buna karşın Yunanistan’ın, Romanya'nın, Bulgaristan'ın ve Türkiye'nin birer oyu vardı. Komisyon üyeleri diplomatik ayrıcalıklardan ve dokunulmazlıklardan yararlandıkları gibi, Komisyon da "özel bir bayrağı, özel bir bütçesi ve kendisine özgü bir örgütüyle "yerel hükümetten tümüyle bağımsız" bir varlık, yani "devlet içinde devlet" olacaktı. Bunların yanında yer alan madde ise, Komisyon’un yanı sıra, silahsızlandırılmış bir Boğazlar Bölgesi 178. Maddeyle kurulmakta ve Bölge'nin sınırlan Md. l79'da tanımlanmaktaydı. Tüm bu maddeler ile boğazlar üzerinde Osmanlı’nın hiçbir kontrol gücünü bırakmamak hedeflenmekteydi. Her ne kadar bu bölgeler Osmanlıya ait olsa da bölge askeri amaçlarla yalnızca İngiltere, Fransa ve İtalya tarafından kullanılabilecekti bu da bölgeyi doğrudan işgal bölgesi yapmaktaydı . Ayrıca Boğazlar üzerinde denetim eksikliğine neden olmak için savaş gemilerine el koyma, balıkçılık ve polis hizmeti için kıyıları boyunca 7 ganbot ve 6 torpidoyu geçmeyecek sayıda gemi bulundurabilecekti ve denizaltı yapımı, tedariki yasaklanmıştı. Sevr, daha önce de belirtildiği gibi, onaylanmadan kalmış böylelikle bu ütopik fikirler uygulanamamıştır. Ama tüm bu kararları bıraktığı tahribat korkunç düzeyde olmuştur. Boğazların önemi eşittir Türk bağımsızlığı olarak ifade edebiliriz. Zira bundan sonraki süreçte Boğazların bağımsızlığı için adımlar atılacak mücadele devam edecektir.

Lozan Barış Anlaşması Ve Boğazlar

 Lozan’da Türk Boğazlarının nasıl işlendiğine bakalım ve süreci daha iyi kavrayalım. Konumuzu ilgilendiren kısmı ile Lozan’a giden Türk Heyetine; Boğazlar ve Gelibolu yarımadası: Yabancı bir askeri kuvvet kabul edilemez, bu yüzden görüşmeleri kesmek gerekirse önceden Ankara'ya bilgi verilmeli aynı zamanda kapitülasyonların da reddi tembih edilmiştir. Boğazlardan geçiş konusunda Rusya ve İngiltere birbiri ile zıt düşmüştü, Türkiye’de bunu bekliyor ve lehine çevirmek istiyordu. Rusya, Karadeniz’e geçişin kısıtlı olmasını savunuyor tabii Türkiye’de, İngiltere ise donanmasına güvendiği için geçişlerin serbest olmasını talep ediyordu. Lozan’da Boğazlar sözleşmesi bağıt no.11’e göredir. Sözleşmeye katılan ülkeler, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Rusya, Sırp-Hırvat-Sloven Devleti ve Türkiye’dir. Görüşmelerde; Çanakkale, Marmara ve Karadeniz boğazında geçiş ayrıca gidiş-geliş serbestliği kabul edilmiştir. Ticaret gemileri ve askeri olmayan uçaklar; Bunların geçişleri için barışta ve savaşta olmak üzere ayrılmıştı. Barış zamanı gece ve gündüz geçmek serbest ve kılavuz zorunluluğu yoktu. Savaşta durum ikiye ayrılmış durumdaydı; Türkiye tarafsız ise geçişler barış zamanı gibi uygulanacaktı, savaş durumunda ise tarafsız gemiler düşmana yardım götürmüyor ise geçecek, düşman gemi ve uçakları konusunda Türkiye istediğini önlemi almakta serbesti. Savaş gemiler ve askeri uçaklar ise yine savaş-barış dönemi olarak ayrılmıştı; Barışta her bayrağı taşıyan gemi gece ve gündüz geçebilmekteydi. Yalnız, bunu bir kısıtlaması vardı: Karadeniz-dışı bir devlet, Karadeniz'in en güçlü devletininkinden büyük kuvvet geçirememekteydiler bununla beraber bir ton sınırlaması vardır. Savaş koşullarında durum yine ikiye ayrılmaktaydı; Tarafsızlık durumunda barış koşulları uygulanacak, Türkiye savaşta ise tarafsız gemilere tam serbestlik, tarafsız askeri gemilere denetim uygulayabilecekti. Türk Boğazlarının üzerinde askerden arındırılmış bölge kurulacak, bu bölgeler denetlenecek, garnizon 12.000 ile kısıtlanacak, en korkunç ve yara veren madde ise İstanbul’da Boğazlar Komisyonu kurulması en önemlileri arasında yer almakta. Tüm bu maddeler ışığında kabul edilemez ve Türk Boğazlarının bağımsızlığı üzerine gölge düşürecek maddeler askerden arındırılmış bölgeler ve Boğazlar komisyonu. Türk Boğazlarının adeta devletlerarasında bölünerek denetim dağıtımı açıkça imtiyaz ve zafiyet göstergesidir Sevr’den farklı olarak Boğazlar Komisyonu, "özerk" biçimiyle kalkmıştır. . Montrö ile ilerleyecek süreçte yani 1936 yılında bu iki konu kaldırılacaktır. Türk boğazları üzerindeki hakimiyet kavgası sözde barış anlaşması Sevr ve Lozan ile devam etmiş ve hız kesmeden devam etmiştir. Türk boğazları son kurucu anlaşmasına doğru ilerlemektedir. Bu anlaşmazlık ve onlarca istek orada da yinelenecek ve çözüm aranacaktır.

 Lozan Boğazlar Sözleşmesi 12 yıl boyunca işledi ve yürürlükte kaldı. 2.Cihan Harbi öncesinde yaşanan ortam ve olaylar neticesinde Türk boğazlarının yeniden önem kazanması, geçerli anlaşmalarının sorgulanmasına neden oldu.

 Türkiye LBS’nin şartlarını değiştirmek için 1933’de Londra’da yapılan silahsızlanma konferansı başarısız oldu. Arından isteğini Milletler Cemiyeti Genel Kurulu’nda yineledi ama sonuç alamadı. Nihayet Türkiye LBS’ye taraf devletlere 10 Nisan 1936’da nota gönderdi. Yeni bir rejim için konferans toplanmasını istedi. Bunu rebus sic stantibus (koşullar değişmediği sürece) ilkesine dayandırıyordu. Notada Türkiye kısaca şunlardan bahsetmektedir; Akdeniz’de kararsızlık olduğu, kıtalar ve adalarda hızla silahlanma artmaktadır, hava unsurları geçmişe göre güçlenmekte ve tehlike arz etmektedir, kolektif güvenlik sistemi işlevini yitirmiş ve Boğazlarda Türk egemenliği azalmaktadır, LBS sistemi yakın savaş tehlikesine karşı hüküm vermemekte ve Türkiye’nin elini bağlamaktadır, hükümler çalışmakta zorlanmaktadır. Tüm bu sebepler ile Boğazlardan üzerinde daha fazla hak alabilme hedefiyle süreç yeniden başlamış oldu.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi

 Montrö konferansı, İtalya hariç, LBS'ye taraf tüm devletlerin katılımıyla 22 Haziran 1936'da toplandı. Görüşmeden Fransa tarafından desteklenen Türkiye karşısında da Japonya tarafından desteklenen İngiltere vardı. Konferans sırasında İngiltere Karadeniz'e kıyıdaş olmayan, SSCB ise bu denize kıyıdaş devletlerin savaş gemilerinin geçişi lehine düzenlemeleri kabul ettirmeye çalıştı. Fakat Fransa, SSCB ile yaptığı antlaşma nedeniyle, Montreux konferansı sırasında, Karadeniz'e kıyıdaş olmamasına rağmen, bu devleti destekledi. Nihayetinde Türkiye kritik noktalarda yani kendisini çok yakın bir savaş tehdidi altında hissetmesi durumu, Boğazların askerileştirilmesi ve Boğazlar Komisyonunun kaldırılması açılarından ise Türk tasarısına uygun bir metin kabul edilecektir. 20 Temmuz 1936’da Montrö BS kabul edilecektir. Montrö 29 maddeden oluşur, ayrıca anlaşma 20 yıllığın yapılmış olsa da “iş bu Sözleşmenin l. maddesinde doğrulanan geçiş ve gidiş-geliş özgürlüğü ilkesinin sonsuz bir süresi olacaktır” belirtilmesi ile geçiş üzerinde mutlak bir denetime izin verilmemiştir. Ticaret ve savaş gemileri için Barış, savaş ve Türkiye kendisini çok yakın bir savaş tehlikesi tehdidi altında hissettiği zaman olarak belirlenmiştir. Ticaret gemilerinin geçişi barış zamanında; Ticaret gemileri kavramı askeri gemiler dışındaki tüm gemileri kapsar. Gece ve gündüz gidiş-geliş özgürlüğünden faydalanacaklar, eğer transit geçiş olursa ek bir vergi veya ücrete tabi olmayacaklar, kılavuz ve yedekçilik isteğe bağlı kalacaktır. Savaş zamanında; Türkiye savaşta değilse geçişler için barış zamanı koşulları uygulanacak, lakin gemilerin gündüz geçişine izin verilecek. Türkiye savaşan bir devlet ise ticari gemiler üzerinde ziyaret etme ve arama yapma hakkına sahip olacak. Savaş tehlikesi var ise ancak, gemilerin Boğazlara gündüz girmeleri ve geçişin, her seferinde, Türk makamlarınca gösterilen yoldan yapılması gerekecektir. Savaş gemilerinin geçiş konusunda ise yine üç durum mevcut. Barış zamanında; Boğazlardaki toplam yabancı savaş gemisi sayısı 9 gemiyi ya da 15.000 tonu aşmamak zorundadırlar, Gündüz geçiş iznine sahipler lakin dokunulamaz konumdalar. Savaş gemileri, Boğazlardan geçmeden önce, Türk hükümetine diplomasi yoluyla bir ön bildirimde bulunmak zorundadırlar. Karadeniz'e kıyıdaş olmayan devletler savaş gemilerini, uçak gemisi, denizaltı, hattı harp gemisi Boğazlardan geçiremezler. Ayrıca Karadeniz'e kıyıdaş devletlerin uçak gemilerinin de, Boğazlardan geçmesi yasaktır. Karadeniz'de bulunmalarının amacı ne olursa olsun, kıyıdaş olmayan Devletlerin savaş gemileri bu denizde yirmi-bir günden çok kalamayacaklardır gibi koşullar mevcut. Savaş zamanında ise eğer Türkiye tarafsızsa; tarafsız devletlerin savaş gemileri barış zamanındaki koşullara uygun olarak Boğazlardan geçebileceklerdi ama savaşan devlerin savaş gemileri için 3 istisna mevcuttur. Türkiye savaşta ise, madde 20. Savaş zamanında, Türkiye savaşan ise, savaş gemilerinin geçişi konusunda Türk Hükümeti tümüyle dilediği gibi davranabilecektir. Yakın bir savaş tehlikesi halinde ise; kendisinin savaşan olduğu bir savaş durumu için öngörülen rejimi uygulama hakkına sahiptir. Bu tehdit durumunun ortaya çıkıp çıkmadığının takdiri, Türk hükümetine aittir. Boğazlar üzerinde uçak geçişi ise hükümetin kararına bırakılmıştır. Tüm bu hükümlerden kısaca bahsettik. Zira Montrö tüm maddeleriyle kapsamlı ve detaylı bir anlaşma. Anlaşmayı Uluslararası Hukuk kuralları da desteklemiş ve kuralları düzenlemiştir. Gemilerin tonajlarından kaç gün kalacaklarına her şey UAH’da ve Montrö’de detaylıca anlatılmıştır bizde buradan ve yazdıklarımızdan hareketle konuya daha iyi bakış sağlayacağız. Montrö Türk Boğazlarının denetim ve dış devletlerden bağımsızlığı için oldukça kapsamlı ve koşullardaki şartlara göre epey yeterlidir. Günümüz şartlarında bu konun uzmanları tartışabilir. Ama bizim konumuz Montrö’nün kazandırdıkları. Ayrıca en önemli başarısı Türk Hükümeti’nin denetiminin artmasına neden olan iki önemli unsur. Boğazlar yeniden askerileştirildi ve Boğazlar Komisyonu kaldırıldı. Yani Türkiye, savaş gemilerinin Boğazlardan geçişine ilişkin imzacı devletlere vereceği bilgilerden, geçişe ilişkin hükümlerin uygulanmamasından veya yanlış uygulanmasından sorumlu olacaktır. Böylece Türkiye, uluslararası bir görev üstlenmiş olmaktadır. Bu da anlaşılacağı üzere gerçekçi bir Misakı Milli idealinin boğazlar üzerinde gerçekleştiğini gösterir. Bu haklardan daha fazlasını elde etmeyi düşünmek gerçekçi olmamakla beraber diğer devletlerinde kabul edebileceği bir şey değildir. En nihayetinde Sevr’in boğazlar üzerinde yapmak istedikleri kesin bir şekilde reddedilmiş olup Lozan sürecinde ele alınan ve yukarıda da yazdığımız gibi Montrö ile sona ermiştir. Sözleşmenin sona erme durumuna da kısaca yer verirsek, 20 yıl geçerlilik süresi mevcuttur lakin taraf devletler itiraz etmese tıpkı bugünde olduğu gibi hala geçerliliğini koruyacaktır. Bir anlaşmazlık çıkarda konferans toplanırsa bu konferans, ancak oybirliğiyle harar alabilecektir. 14 ve 18. Maddeler Türkiye’nin onayı olmadan değiştirilemez. Ayrıca yerine bir sistem koymadan Montrö kaldırılamaz, buna tüm taraf devletler karar vermelidir. Tüm bu süreçlerden bahsedip önemini vurguladık. Artık Türk Boğazlarının nasıl bağımsızlık ve Türk denetimine geçtiğini anlamış olduk. Bundan sonra Türk boğazları üzerinde yaşanan kritik olaylar, boğazların tüzük ve gelişimleri ile diplomasi süreçlerine bakacağız.

Sonuç ve Değerlendirme

 Zira bu çerçevede, Boğazların 19. ve 20. yüzyıllarda geçirdiği evreler göz önüne alındığında; Montrö’de alınan neticenin çok açık siyasi bir başarı olduğu aşikârdır. Her ne kadar mutlakiyet Türkiye'de olmasa da hayati çıkarlar açısından Boğazlarla en ilgili ve yetkili devlet Türkiye’dir ve öyle de olmaya devam edecektir. Montrö yadsınamaz bir güçtür. Acaba böyle bir anlaşma bir Batılı devletin elinde olsa bunu nasıl kullanırdı. Cevabı elbette basit, kendi lehlerine güçlü bir diplomasi aracı olarak kullanabilirlerdi biz de bunu başarmalıyız. Zira Boğazlardan alabileceğimiz en büyük payı almış durumdayız. Uluslararası hukuk kurallarının da ışığında hareket etmeli ve sözleşmeyi en iyi şekilde değerlendirebilmeyi öğrenmeliyiz. Böylece bu tartışmadan bahsederken genel bir değerlendirme yapmış olduk. Bir zamanlar Boğazlar başka devletlerin kontrollerine geçmiş, BK kurulmuş ama en nihayetinde bizim olanı alabilmişiz. Şimdilik Türk Boğazlarının yolculuğunun sonuna gelmiş durumdayız. Bizi başka nelerin beklediğinden emin olamayız. Geçmişte olanlara bakmalı, yaptıklarımızı görmeli ve onu bir kılavuz gibi kullanmayı bilmeliyiz. Tüm bunları yaparken modern sistemin dışında kalmamalı, sistem içerisindeki hiyerarşimizi bilerek hareket etmeliyiz. Böylece çok daha güçlü ve doğru bir diplomatik güce erişmiş oluruz. 

 Kanal İstanbul ve Montrö konulu diğer yazı için bkz.

KAYNAKÇA

www.vda.org.tr

www.wsws.org

www.denizcilikbilgileri.net

www.21yyte.org

 

                                                                                                    

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Özgür Bey yumuşama nasıl gidiyor ?

Ortadoğu'nun Yeni Kara Deliği