Kör ve mega liderler
Platon milattan önce bakın neler söylemiş |
Devleşmek isteyen
iktidar sahipleri yönetim biçimi ne olursa olsun, iktidara nasıl geldiklerinin
önemi olmadan eninde sonunda gücü tek ellerinde toplarlar yani diktatör bir
rejim kuralar. Ya da ufak bir güruhun yönetim düzenine çevirirler sistemi.
Devletleştikleri zaman etrafındaki her şeyinde dev gibi olmasını, en büyük
olmasını, en güçlü olmasını, en fazla olmasını isterler. Dev gibi saray yapar,
en büyük havalimanı, en büyük köprüler, en büyük projeler, en büyük fabrikalar
bir nevi bunun içinde gövde gösterisi de vardır. Buna cidden bayılırlar...
Dünya tarihindeki bütün dev ego sahipleri buna bir örnektir. Almanlar 2.Dünya Savaşı için dünyanın en büyük tankını yaptılar, sahilleri kaplayan oteller ve sığınaklar, “Naziler ve Mega yapıları” diye bir belgesel vardı izlemenizi tavsiye ederim. Sonunda ne oldu peki mega yapılar altında ezildiler. Kuzey Kore’de bir küçük adam var ama iktidarı hiç de öyle küçük değil. Nükleer füzeler yapmaya çalışıyor, en büyüğünü en güçlüsünü en yenilmezini. Süper güç Amerika’yı tehdit ediyor herkese baş kaldırıyor, halkı ise durumdan memnun ama sanırım bugünlerde epey hasta ve kendi kurduğu ütopyasında yenilmez küçük adam. Dünya üzerinde sayısız örneği mevcut bu durumun. Ama görebilmek için o devleşmiş liderin (iktidarın) gölgesinden uzaklaşmak gerekir.
O devin yaptığı
her şeyi kusursuz-mükemmel ve tanrısal görmek bir hastalıktır. O mega
liderin etrafına yaydığı zehir, dev gibi olmanın bir tür etkisi. Yaptıklarını
eleştirmemek ve en büyüğün, en iyinin, en kusursuzun sadece o liderin aklına
gelebileceğini düşünmek ve yaptığı tüm fikir ve projelere boyun eğmek, zehre
kapılmanın en büyük göstergesidir. Sürekli onun kusursuzluğu över,
kahramanlığını anlatmaktan usanmazlar, yaptıklarının kimsenin aklına
gelmediğini savunurlar, evet daha büyük fikir ve projeler için onun gölgesi
altında toplanırlar ve bundan mutluluk duyarlar.
Mega liderlerin
burnunun ucunu dahi göremiyor olması bir gerçek olduğu gibi onun gölgesinde
toplanmayan herkesi aşağılarlar, dışlarlar ve liderin büyüklüğünü anlayamamakla
suçlarlar. Dünya'nın en büyük mutluluğuna sahip oldukları için bizlerin de o
sahte ve iğrenç mutluluğa erişmesini isterler... Çünkü herkes kendilerine
benzemek zorundadır, çünkü herkes o liderin ilahlığını kabul etmek zorundadır.
Bunu onlara söylediğinde inkâr ederler ama çoktan onun ilahlaşmasına alışmış ve
memnun olmuşlardır. Hatta ileri giderek düşman gördükleri ya da
düsmanlaştırdıkları kişileri kendi hastalıklarına sahip olmakla bile
suçlarlar. Bu öyle bir ütopyadır ki sorgu yasak, itaat kesin kuraldır.
Ama kimse korkmasın o lider ve kişilerden bizim ülkemizde yok!
Peki ya biz, itibardan tasarruf olmaz diyerek; Dünyanın veya Avrupa'nın
en büyük büyük havalimanını yaptık, Avrupa'nın en büyük hastahanesini diktik,
neden bilinmez ama zaten boğazı olan İstanbul'a Kanal İstanbul projesi yapmaya
kalktık. Ondan arta kalanla adalar yapıp Karadeniz'e liman veya sahil
yapacağımızı söyledik. İhale üzerine ihaleler verip betonu her yerimize çamur
gibi sürdük, yetmedi Türkiye'nin en büyük camisini yaptık, ben yoruldum
saymaktan. En büyük hastalığı saymakla bitmez ama bunlar akla ilk gelenler…
Herkesin bizi
kıskandığını söyledik çünkü Dünyanın dev ekonomilerinin aklına bunların hiçbirini
yapmak gelmemişti, dedim ya kimse mega lider kadar akıllı olamaz o bizim
gibilerin kurtarıcısı.
"Cahil cahile tapar" ya da "Herkes hak ettiği gibi
yönetilir" gibi cümleler bu tür durumlar için epey uygun.
* Peki bu durum yıkılabilir mi? Elbette yıkılabilir, ama çok uzun
bir uğraş gerekir. Çünkü bu süreç bir zamanın sonucu, gökten inmedi veyahut bir
anda oluşmadı. İlmek ilmek işlendi ve zamanla bu güce kavuştu. Kısa ya da uzun
sonuçta bir zaman geçti. İşte bu zorba liderin yönetim zihniyetini yıkmak için
de zaman gereklidir, toplumlar bir gecede dönüşemezler. Burada
bahsettiğim bir figür, çoğu ülkenin başına gelmiştir ama toplumlar onu yıkmayı
başarmışlardır. Fransız ihtilali, Bolşevik devrimi, Cumhuriyetin kurulması,
Magna Carta, hatta Orta Çağ’da kiliseye karşı verilen savaş, İttihatçıların
mücadelesi... Tüm bunlar başat güce karşı verilmiş mücadelelerin örnekleri
olabilir. Elbette bu devrimlerden sonra hiç mi bu tür liderler gelmedi, elbette
gelmiştir ama amaç bir şeylerin bilincinde olmaktır. Eğer aynı yönetim
tarzı tekerrür ederse liderler neyle karşı karşıya olduklarını anlayacaklardır. Bu
da demokrasiye giden bir adımdır, demokrasi halkın gücü demektir. Maalesef ki
cahil toplumlar, elit zihniyete ve geniş bilgi seviyesine sahip kişiler genelde
demokrasiden pek hoşlanmazlar. Aristo, Platon gibi düşünürler de bunun öncülerinden.
İlk çağ filozofları aristokrasiye, politeia tarzı yönetimleri arzularlar. Ben
de Demokrasi bilinci gelişmemiş ülkelerde Demokrasinin bir zulüm olduğunu
düşünüyorum.
Peki bu liderler yaptıklarını göremeyecek kadar körler mi? Evet körler,
bilgisizler aynı zamanda yobazlar. Toplumda elbette bu lideri benimsemeyen bir
azınlık veya çoğunluk mevcuttur. Ama Azınlık, toplumun çoğunluğunun üzerinde
bir hakimiyet kuramadığı için yönetimin kaderini değiştirecek güce sahip
değiller. Bu azınlığın gücü ne kadar artarsa yönetimin seyri o kadar
farklılaşır. Bu azınlığın fikirleri bir gün çoğunluğa yürüyebilir. Burada
farkındalık çok önemlidir, hiçbir şeyin farkında olmayan bilinçsiz halk yapılan
her işi doğru zanneder, eleştirmeyi yıkmak yok etmek olarak algılar. Ama
bilmezler ki eleştiriler toplumları hep ileriye taşımıştır. Onlar gerçeği
duymak istemezler, onlar yalnızca liderin anlattığı masallarla mutlu olurlar,
onlar sadece sahte bir mutluluk arzular. Tüm bu söylenilenler dünya tarihi
boyunca birçok ülkede yaşanmıştır. Bu kör ve zorba lider bu güce
ulaşmak için en çok da toplumun manevi değerlerini kullanır, buna din
de dahildir. Ama tabi toplum bu kullanımı, yine yüce liderin tüm manevi
değerleri koruması olarak algılayabilir, sömürülmekten mutluluk duyan koyun
sürüleri her toplumda vardır. Milattan önce de sonra da bu tür liderler doğmaya
devam etmiştir. Liderin yönetimi çökmeye başladığında, bu zorba lider gücü ona
veren halkı yok sayabilir. Tıpkı Hitler'in savaşı kaybetmeye
başladığında, insanların kafasına bomba yağarken bunu onlar seçti-istedi dediği
gibi... Elbette tek suçlu mega lider değil onun peşinden gidenler de ondan
daha suçlu.
Biraz daha zorba ve cahil liderlerin gölgelerinden ve dev fikirlerinden
bahsetmek istiyorum. Bir şeyini iyi olması için o şeyin dev gibi yapılması ve
tüm şeylerden farklı olmasına gerek yoktur. Bir şey dev gibi olmadan da iyi
olabilir. Onun için harcanacak milyonlarca dolar ya da halkın cebinden avuç
avuç para tırtıklamaya da gerek yoktur. Eski yıllarda yaşamış liderler bütçe
yönetiminden anlamadı diyelim ama 20-21.yy. da bile hiçbir şeyden anlamayan ve
dev ütopyalarda yaşayan liderler hala doğabilmekte. En büyük en iyidir
mantığı bu tip liderlerin kaçınılmaz özellikleridir.
Yorumlar
Yorum Gönder