Ortadoğu'nun Yeni Kara Deliği

 Hamas ve İsrail çatışmasının Ortadoğu’ya getirdikleri

Hamas’ın askeri kolu El-Kassam Tugaylarının İsrail’e yönelik saldırılarını hepimiz okuyoruz ve duyuyoruz. Bu süreçte çok kirli ve çarpık haberler olsa da süreci yeteri kadar takip etmeye çalıştım. Öncelikle burada çatışmanın Ortadoğu’ya ve taraflara etkilerini anlatmaya çalışacağız.

İran açısından

 Olayların çıkış noktasında tartışmasının bir şekilde İran’ın olduğu kanaatindeyim ve bununla başlamak istiyorum çünkü bu olayın iki önemli aktörü var bunlardan birisi İran. Gelin neden böyle düşündüğümü açıklayayım.

 Onlarca yılın ardından Ortadoğu’ya istikrar ve barış getirme gayesi ile bir süreç başlatılmak istendi. Son yıllarda Suudi Arabistan, BAE (Birleşik Arap Emirlikleri), Mısır, İsrail ve Türkiye ortak bir noktaya gelme, yakınlaşma çabaları sarf ediyor. Esasen bu bölge için oldukça ender bir an. Fakat bu sürecin dışında tabi ki Şia mezhebinin temsilci İran kaldı. Olayların kırılma anı da buradan başlıyor. İran’ın genel stratejisi Şia mezhebinin ardına gizlediği çıkarları, zaman zaman da doğrudan mezhep çatışmaları ile bölgede başat aktör olmaya çalışıyor. Bu saydığımız beş ülke yakınlaşmaya başladıkça zaten bölgede yalnız olan İran, tamamen sürecin dışına itilmiş bahsedilen ekonomik iş birliklerine dahil edilmemiştir. Bunun üzerine masada kurulan oyunda yoksam masayı paramparça ederim, hamlesini yaptığı çok açık.

 Bölgede tek başına, başta Küçük Şeytan (İsrail) ve Büyük Şeytan (ABD) -bunlar İran’ın kendi tanımlamaları- ile mücadele ederken bir de İsrail’in de içinde bulunduğu dörtlü yakınlaşma ile baş etmesi mümkün olmazdı. İran besbelli boğulmayı reddetti. Bunu da bağlantılı olduğu Hamas ile yaptı. İsrail’in Müslümanlara yönelik sert tavrı şimdiden Suudi Arabistan’ı köprüleri yakma noktasına getirdi bile. Kan akmaya devam ettikçe bu beşli ekibin İsrail ile bir araya gelmesi namümkün hale gelecek.

 Hamas, İran tarafından araçsallaştırılmış oluyor, esasen izlediğimiz şey kendine partnerler edinen İsrail’e karşı bir oyun kurma çabası. Elbette Hamas’ta kendi ideolojik amaçlarını ve “kurtuluş mücadelelisini” gerçekleştirme fırsatı buldu. İran’ın şu an kısmı ölçüde silah ve büyük ölçüde istihbarat ve siyasi zemin sağlayarak buna önayak olduğu kesin. Süreç şu an Hamas için win, İran için win.

Türkiye açısından

 Yukarıda bahsettiğim İsrail ile olan ortaklaşma ya da çıkar yakınlaşması, adına ne derseniz deyin, sürecin baş imarı Türkiye’dir. En çok yarar yine bizim içindir. Sürecin altyapısı, Türkiye’nin onlarca yılın ardından Mısır ve İsrail’e büyükelçi atamasıyla en mühim adımdır. Sisi ile yumuşama, Libya’da üzeri kapalı bir ateşkes ortamı (Mısır ile ilişkili), Netenyahu’ya rağmen ilişkilerin yumuşaması, “darbeci” BAE ve Suudi Arabia’nın neredeyse kardeş olarak adlandırılması Türkiye ve bölge için dönüm noktası. Bu adımlar ve diğer devletlerin yaklaşımları beşlinin yakınlaşmasına neden oldu.

 Binyamin Netenyahu’nun yakın zamandaki Türkiye ziyareti hasta olduğu gerekçesiyle ertelemiş ve ilerisi için planlamıştı. Ne yazık ki şu an mümkün görünmüyor. İsrail’in gaz yataklarının ortak çıkarımı ya da boru hattının Türkiye üzerinden Batı’ya gönderilmesi gibi geniş meseleler de bu görüşmenin gündemindeydi. Hepsi şimdilik uçup gitti… Bölgedeki çatışmanın durumu sürecin de nereye evrileceğini gösteren bir harita olacak.

Ortadoğu açısından genel bakış

 Bu yakınlaşmalar Yemen ve Libya’daki iç savaşların çözümüne yönelik sonuçlar çıkarabilir, ne kadar başarılı olduğuna göre Suriye’yi de içine alarak buradaki iç savaşa da çözüm olabilir-di. Yemende iç savaşın tarafları Suud ve İran, burada Vehhabilik ve Şiilik üzerinden mezhep çatışması yaşamakta. Libya’da BM-Türkiye vs Mısır-Rusya bir tarafta, Rusya ise Kaddafi’ye yaptığı hatayı kapatmaya çalışıyor. Suriye’de işler malum, burada İran destekli Hizbullah başat aktör.

 Bugünlerde yaşayan İsrail-Hamas çatışmasından iki tarafı da memnun edecek bir sonuç çıkmayacak. Ama İsrail’in barış ortamında diğer dört ülke ile baskılanarak Filistin meselesinde çözüm elde etmek çok daha mümkün bir yol olarak görünmekteydi. Şimdi tüm taraflar kafa kafaya getirilmek isteniyor. Hamas bu zeminden kendine kurtuluş ararken, İran’ın planları farklı. İsrail’in başındaki Siyonist Netenyahu ise fırsattan istifade Filistin’i göçe zorlama, acı çektirme ve hatta İsrail’i Filistinsiz-leştirme politikalarını benimsemiş gibi duruyor. Beceriksizliğinin sorumluluğunu sivillerden çıkarması da cabası.

 İsrail’de doğal olarak şu anda bu beş devletle ama özellikle Türkiye ile yakınlaşmayı bir kenara bırakmış durumda. Çatışmanın artması hele ki çatışmaya başka aktörlerin dahil olması, akan kanı artırmakla beraber işi içinden çıkılmaz bir hale getirir.

 Bölgede tansiyonu yükselten İran ve ABD, öte yandan AB’nin hiç de yardımcı olmayan tavırları süreci daha da zora sokuyor. Medya ise yine işini yapıyor. Kan ve vahşet görüntülerinin iç içe geçtiği muazzam yanlı ve çarpıtılmış haberler ile kamuoyunun zihni kirletiliyor. 

 Batı’da Yahudi sermayesi yani lobisi çok güçlü olduğundan bununla savaşmak pek de kolay olmuyor. Öte yandan Ortadoğu’nun CNN’i olarak adlandırabileceğimiz (bölgesel gücü ve etkisi bakımından) Katar merkezli El-Cezire ise İsrail’i oldukça rahatsız etmekte hatta İsrail içinde yasaklı olması gündemde. Hamas ise davasında kötü bir çıkış yaparak sosyal medyada sivillere yönelik terör faaliyetleri ile kendine yer bulmaya çalışıyor. Çatışmanın ciddi bir boyutu da medya üzerinden gerçekleşiyor. Tıpkı Rusya-Ukrayna savaşında medya gücünün Ukrayna’nın tarafında olması gibi. Velhasıl kelam tek temenni, Siyonist Netenyahu’nun durdurulması ve Hamas’ın radikal eylemlerine son vermesi olmalıdır.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevr rezilliği ve Montrö (Türk Boğazları)

Özgür Bey yumuşama nasıl gidiyor ?