Seçmen ve demokrasi sitemi



Siyasal iktidarın sorumluluğu vardır özelikle parti=devlet kafasına sahipse tüm sorumluluk topyekün iktidarındır
 Hukuken bir şeyin kullanım hakkı yani tasarruf hakkı kimde ise onun hakkındaki sorumluluk da o kişiye aittir. Yani bir siyasal güç elde edilmişse, ona sahip olann kişi(ler) sefasına da cefasına da katlanmak mecburiyetindedir, kayıtsız ve şartsız. Her şeyi devletten beklemeyin safsatasının yeri çok ayrıdır. Bu cümle ekonomiye istinaden söylenmiştir konumuz o değil. Bazı yazılarımda da belirttiğim gibi, kişiler kendi hak ve hürriyetlerini temsil edebilmeleri için bir siyasal grup veya kişiye temsil hakkı tanırlar buna da oy denir. Tüm toplum ülkeyi yönetemeyecek olduğuna göre, toplumu temsilen iktidarı olan-lar bu gücü sahip olurlar. Özellikle demokrasi bakımından geri olan ülkelerde tıpkı bizim gibi, iyi olan şeyi ben kötü olan şeyi sen yaptın zihniyeti çok iki yüzlü bir olaydır. İleri demokrasiye sahip olmuş olsak bu konuda daha başka konuşuyor olabilirdik.  Siyasal iktidara sahip olmak kolay değildir çok sancılıdır, ileri demokrasi ülkelerinde siyasal oluşumlar iktidar olmaktan kaçınabilirler çünkü halka hesap verme mecburiyetinin hem seçmen hem de iktidar farkındadır. Ülkenin tüm vatandaşlarını oy veren hatta vermeyen-veremeyen hepsini temsil etme hakkına sahip oldukları gibi olabilecek bütün olumsuzlukların da baş sorumlularıdır. Bunu anlamak gerekir. Ülkemizde 18 yıllık iktidar tüm olumsuz olayları 1950'den beri siyasal iktidara tek başına sahip olamamış bir partinin üzerine yıkmakta, buna karşı yapılan en ufak bir olumlu olay veya olguyu kendilerine aitmiş gibi göstermeye and içmişler. Bunun kötü yanı da seçmenlerin hoşuna gidiyor olmasıdır.
 Demokrasi ne yazık ki Türkiye'de oturmamıştır. Buna muhalefet veya iktidar partileri de dahildir. Oy veren vatandaşlar demokrasinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar. Oy kullanma hakkının ne kadar yüce bir hak olduğunu kavrayamıyorlar ve bunu etkin kullanamıyorlar. Oyunuza, verginize, hakkınıza, aklınıza sahip çıkmalısınız, sahip çıkmalıyız. Biz zaten istediğimiz kişileri seçemiyor, iktidara getiremiyoruz. Biz ancak seçilmişlerin arasından birilerini seçiyoruz bunu unutmayalım. 
 Yandaş veya yanlı medya, gazeteleri okumak dinlemek bize zerre kadar bir şey katmaz. Biz doğru olanı birilerinden değil kendimiz seçerek, eleyerek bulmalıyız. Yani aklımızı kiraya vermemeliyiz. Her yönden kaynağa ulaşarak ki günümüzde bu çok basit, doğru nedir yanlış nedir bunu kim yapmıştır bunun sorumlusu kimdir gibi soruları kendi içimizde, kendimizce cevaplayabilmeliyiz. Bunu yapmaya başladığımızda artık birileri bizi yönlendiremiyor olacak. Güdülmekten kurtulacağız, kutuplaşmaktan uzaklaşacağız, yalanları ve iftiraları ayırt edebilecek hale geleceğiz. Tüm bunlara sahip bir kişi diğerlerine nazaran daha az yanılabilir veya kandırılabilir. Bu tip bir vatandaşları dilediğiniz gibi yönlendiremezsiniz, çünkü birilerinin doğrularını tekrarlamıyor kendi doğru ve yanlışlarını sahip oluyorlar. Bunu yapabilmek gayet basit. Artık internetten, televizyondan, gazetelerden onlarcasına aynı anda bile ulaşabiliyoruz tüm bu imkanlara sahipken hâlâ birilerinin papağanlığını yapmak bilinçli vatandaşa uygun bir davranış değil. Konu ile bağlantısını kurabileceğiniz bir örnek vermek istiyorum. Mısır'ın eski devlet başkanı Muhammed Mursi'nin iktidara gelebilmesi için yürüyen insanlar daha sonra onu indirmek tekrar geldiler. Demek istediğim şu: Bu insanlar bu adamı neden desteklediklerini bilmiyorlar, bu adamı neden indirdiklerini bilmiyorlar, neden sevdiklerini bilmiyorlar, bu adamın ne yapmak istediğinin farkında bile değiller. İnsanlar bırakın bilinçli bir vatandaşı sıradan bir vatandaşın vasfına dahi sahip değiller. Şimdi de gördüğünüz gibi Mısır'da bir darbeci general yıllardır hüküm sürüyor ve sesini dahi çıkartan yok. Ufak bir örnekle bilinçli bir vatandaş olmanın ne kadar önemli olduğunu anlattığımı düşünmekteyim. 
 Siyasetin bir yalan temeli üzerine kurulduğunu farkında olmalısınız. Siyasetçiler size duymak istediklerinizi söylerler. Hiçbir siyasetçi bizim babamızın oğlu değil, takım tutar gibi parti tutulmaz tutulamaz, hiçbir siyasetçiye tam olarak güvenilmez manevi bağ kurulamaz, onların görevleri iktidara gelmek, hizmet etmek ve gitmekten ibarettir bunun farkına varın. Birileri gelir birileri gider o koltuk dolar o koltuk boşalır sistem bundan ibarettir. İktidardaki kişiye veya kişilere duyulan manevi bağ o kişilere yarar sağlarken size korkunç bir zarar verir ama farkında olmazsınız. Siz, size düşen görevleri yaparsanız siyasal iktidar da size göre şekillenmek mecburiyetinde kalır.   Bilgiye sınırsızca ulaşabileceğimiz bir dünyada yanlış ve yalan bilgilere bu kadar basit ulaşabilmek muazzam bir çabanın sonucudur. Bu çabanın çok az bir miktarını mukayese edebilmek için kullanırsak daha sağlıklı sonuçlara ulaşabiliriz. Ama öncelikle o gereksiz manevi bağlarınızdan kurtulmak zorundasınız. Parti tutmak babadan oğula geçmez, bu hangi aklın ürünüdür. Mekkeli arapların kafa yapısından uzaklaşmamız lazım "biz atalarımızın bize bıraktıklarıyla yaşarız" peygamberimiz de onlara ya atalarınız yanılıyorsa demişti.. İnsanlar değişken olabildiğine göre partilerde değişkendir iki sene önce desteklenen bir parti nasıl olur da tekrar desteklenebilir. Partiler veya siyasal iktidar sahipleri betondan mı ibarettir, göreve geldikleri günden beri hiç değişmeden mi ilerlerler. Adı üzerinde ilerlemek bir değişimin sonucudur iyi veya kötü. Herkes kendine düşen görevi yapmak zorundadır. Bir gün bunu hepimizin başaracağına inancım maalesef ki tam değil. Cümlelerimin sonuna gelirken siyasetçilerin bizi kullanmasına izin vermeyelim biz onları kullanıp atıverelim çünkü onlar o yüzden iktidara gelirler ve bunun bilincinde olmalarına mecbur bırakalım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevr rezilliği ve Montrö (Türk Boğazları)

Özgür Bey yumuşama nasıl gidiyor ?

Ortadoğu'nun Yeni Kara Deliği