Türkiye'de siyaset diye bir şey yok

  

 Türkiye'nin en büyük sorunlardan bir tanesi çok partili hayata geçememiş olmamız. 1946'da Cumhuriyet Halk partisine karşı demokrat Parti'nin kurularak seçimlere girmesi ile başlayan süreç maalesef ki günümüzde hala izlerini taşımaktadır. 1950'de seçimlerden demokrat Parti'nin üstünlükle ayrılmasının ardından başlayan süreç günümüzde farklı partilerin kurulması ile iktidara gelmesiyle gitmesiyle bugünlerde de varlığını sürdürmektedir ama Türkiye'de her bir parti iktidara geldiğinde bize 20 yıl verin bize şu kadar yıl verin çok uzun süreler iktidarda kalmak istiyorlar Fakat gelin görün ki daha sonra da demokrasiden hukuktan cumhuriyetten bahsediyorlar. Bugün bile yönetimdeki iktidar 18 yıldır iş başında ama yeri geldiğinde bir siyasi malzeme olarak tek partili CHP dönemini örnek gösteriyorlar. Bunun birçok örneği var yine iktidara gelen partilerin neredeyse çoğu uzun yıllar iktidarda kalmak orada devleşmek kök salmak istiyorlar. Ama Türkiye'de tek partili bir hayatı istemiyorlar bu ne Yaman çelişkidir. Demem o ki hiç bir parti bana kalırsa biz muhalefet dahi istemiyorlar yapalım olsun hiç kimse karışmasın biz de diyorsak doğrudur, buna karşılık çok partili hayattan bu zamana başarısız bir muhalefeti başarısız bir iktidar izlemiştir. Tabii ki tüm bu sürece iç ve dış faktörler de etkilidir.
 Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Türk siyasi hayatındaki başarısızlıklarının tamamını dış mihraklara yıkmaya çalışan insanlar zavallı durumdadır. Cahil okumamış bilgisiz bazı kutsal değerlere sahip halk kolayca aldanabilir. İşte bunun için köy enstitüleri kurulmuştur 1940 yılında. Ama daha sonra demokrat parti döneminin 1954 yılında kapatılmıştır. Bir siyasi kişinin şuna benzer bir söylemi var "Biz neden neyin ne olduğunu bilen bilinçli ve bilgili kişilerin oy vermesini isteyelim ki." Siyasiler oy toplamak isterler ve her ne olursa olsun ne şekli ile olursa olsun tüm değerleri sömürerek bile olsa gelmek isterler. Cahil Anadolu köylüsünün, eğer köy enstitülerini biraz araştırır içeriklerine bakacak olursanız ne amaçladıklarını zaten daha iyi anlarsınız. Anadolu insanının okullarda iyi bir çiftçi iyi bir marangoz iyi bir tamirci iyi bir tüccar olması siyasilerin aleyhinedir ama durumun böyle olmaması gerekir. Nasıl olması gerektiği başka yazımızın konusu olsun.
  Türkiye'de bana kalırsa yukarıda da açıkladığım gibi bir çok partili zihniyet oluşmamıştır. Hala takım tutar gibi babası sanki o partinin kurucusuymuş gibi davranan binlerce on binlerce insan mevcut. Oy verdiği partinin dışındaki tüm partileri düşman olarak gören bir seçmen kitlesi de mevcut. Türk siyasetindeki hatanın büyük kısmı oy veren kimselere ait bana kalırsa böyle.
 Karl Marx'ın bi lafı var kendisini pek sevmem ama haklının hakkını vermek gerek alt yapı ve üst yapıdan bahseder. Bunu biraz uyarlarsak alt yapı halkın kendisi oy veren kimseler vatandaş yani, üst yapı ise yönetim zümresi olabilir. Bu durumda alt yapı gelişmedikçe üst yapıdan bir şeyler beklemek saçmalığın daniskası olur. Türkiye'nin başına Avrupa'nın en iyi yönetilen en iyi siyasi anlayışa ve işleyişe sahip ülkesindeki kimseleri toplayıp koyalım. Bu durumda ne olmasını beklersiniz vatandaşlar o süper siyasi kimseleri anlayamaz ayak uyduramaz ki. Demem o ki her iki yapıda bir birine uyumlu olmalıdır. Sanırım bir bazı şeyleri hak ediyoruz. Tabiiki tüm suç bizim değil, günah keçisi biz değiliz ama toplumsal olarak kendimizi değiştirmek zorundayız. Kendinizi kullandırmayın, maddi manevi değer ve yargılarınızın hiç bir siyasi oluşumun eline propaganda aracı yapılmasına izin vermeyin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevr rezilliği ve Montrö (Türk Boğazları)

Özgür Bey yumuşama nasıl gidiyor ?

Ortadoğu'nun Yeni Kara Deliği