Muharrem İnce sarayın adamı mı ?

 

ADAYLIK VE SEÇİM DİNAMİKLERİ ÜZERİNE

İnce özelinde

 Öncelikle seçim üç başat aktör arasında gerçekleşecek. Seçmenin büyük bir kısmı Erdoğan’a kalan büyük bir kısmı da Kılıçdaroğlu’na oy verecek. Muharrem İnce’de kendi nispetinde bir oy alacaktır ama İnce kendisini %40 gibi bir oyla ikinci tura kalacağına inandırmış, çok yazık. Türkiye’de her iyi konuşan her doğru söyleyen maalesef siyasette başarılı olamıyor. Türk siyasetinin belli dinamikleri var işte Muharrem ince bunlardan bir haber yaşıyor. Aynı zamanda seçim sürecini çok kötü yönettiği açık, aynı hatanın benzerini 2018 seçimlerinde de yapmıştı şimdi daha kötü bir halini bugünlerde sergiliyor. Neredeyse her saat başı herkes hakkında tweet atması, sürekli birilerine emirler vermesi, sürekli birilerinden ne beklediğini yazması, sürekli birileri hakkında açıklamalar yapması gibi şeyler Muharrem İnce’yi inanılmaz derecede yıprattı. Tıpkı Özdağ gibi çok iyi bir çıkış yapıp kötü bir süreç yönetiyor.

 Yapacağı tek bir iş vardı rasyonel siyaset, yani duygusallıktan uzak siyaset. Kendisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı seçilememesinin hesabını 2023 yılında hâlâ defterinde tutuyor ve bunun üzerinden bir inat siyaseti yapıyor. Seçimlere çok az bir zaman kala Kılıçdaroğlu lehine çekilirsin ve bu işi bitirirsin. Bir gün yaptığı açıklama ertesi gün yaptığı açıklamayı tutmuyor, birbiriyle çelişkili onlarca ifade kullanıyor. Süreci rayından çıkarmış durumda. Kendisi de zaten 2018 sürecini yönetemediğini kabullenmiş ve özür dilemişti, bugün aynı hatanın farklı bir versiyonunu yeniden yapıyor.

 İnce’nin kurduğu memleket partisi de zaten Muharrem ince ile özdeşleşmiş durumda. Parti bir hınçla kurulup seçimlerden sonra çok kısa bir süre içerisinde CHP ile birleşime gidecek gibi duruyor. Eğer olmaz da Memleket Partisi tüm önyargıların ötesinde bir başarı kazanır o zaman işler değişir. İnce bu süreçte kendisine düşeni yapmalı muhalefetini yapıp seçimlere az bir zaman kala Kılıçdaroğlu lehine adaylıktan çekilmelidir. Hem kendisi hem partisi hem de Türk siyaseti için yapabileceği en iyi şeyi yapmış olur.

 Ama İnce daha çok Erdoğan'ı tercih etmeyen, Kılıçdaroğlu’nu da beğenmeyen kimselerden oy alıyor. Yani İnce doğrudan hiç aday olmayacak olsa kendi üstündeki oyların büyük bir kısmını muhtemelen muhalefete aktaramaz. O yüzden İnce’nin de üzerine bu kadar fazla gitmeyi yanlış buluyorum. İktidarla çalıştığını, saraya gittiğini, kimi troller tarafından beslendiğini söylemenin de çok acımasızca ve kötü niyetli olduğunu düşünüyorum. Oy konsolidasyonu diye bir şey var, seçim sürecinde İnce bunu sağlar ve adaylıktan çekilerek Kılıçdaroğlu desteklerse kuvvetle muhtemel etkili olur. Kararsız seçmen üzerinde Muharrem İnce etkisi oldukça büyük. Sezar’ın hakkını Sezar’a teslim etmek gerekir.

 Zafer Partisi’nin desteklediği Cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan’a da kısa bir paragraf ayıracak olursak, kendisinin iktidar seçmeni tarafından oy çekebileceğini tahmin ediyorum hatta muhtemelen oylarının tamamına yakınını geçmişte iktidara oy veren insanlardan alacak. O yüzden kendisinin adaylığının önemli olduğunu düşünüyorum. Milliyetçi taban açısından da kritik bir öneme sahip.

 İktidar özelinde

 Ak Parti’nin siyasetin en sağıyla bu seçim sürecinde iş birliği içine girmesi bazı şeyleri gösteriyor. Seçim yarışı devam ederken Erdoğan yeni ittifaklar kurma peşinde. Kendine göre rasyonel bir siyaset yapıyor ama bu AKP’nin gerçekliği. Yeniden Refah ve HüdaPar ittifakı Ak Parti’ye rasyonel sayıda bir oy kazandırmaz eğer yeniden refah bir sürpriz yapmazsa ki sürpriz yapmış olsa bile %1 civarlarında olur.

 Erdoğan niceliğe değil daha ziyade niteliğe oynuyor. Çünkü kendisi de belli bir oy oranına sıkışmış durumda ki MHP ile iktidar kanadını genişletmek istemişti. Şimdi Cumhur İttifakı Türkiye’de azınlığa düştü. Dışarıdan gelen oylarla gücünü arttıramıyor. Kabul etse de kabul etmese de bu durum böyle. Hem söylem hem eylem siyaseti dışarıdan yeni gelecek oylara da müsaade etmiyor zaten. Oy kazanmaktan çok safları sıkılaştırmaya, ideolojik kampı tek bir kutup haline getirmeye çalışıyor. Ama Millet ittifakı tamamen bir mozaik iktidar kanadına baktığımız zaman neredeyse birbirinin aynı insanlara görüyoruz.

 Farklılıkları bir araya toplayarak mı yoksa benzerliklerin gücünü bir araya toplayarak mı seçim kazanılacak. İki farklı siyasetin seçim sürecinde ortaya konulduğunu gösteriyor hangisinin daha fazla başarılı olacağını 14 mayısta göreceğiz.

 Bu sadece seçimi kazanmaya yönelik bir oluşum da değil iktidarı hangi grup kazanırsa kazansın Türkiye'de farklı ve başka bir siyaset yapılmaya başlanacak. Yukarıda iki grup dedim çünkü Türkiye, toplumsal açıdan da siyasi olarak da adeta iki gruba ya da kampa bölünmüş durumda. Gelinen durum ya iktidardan tarafasın ya da değilsin. Çok acı bir durum ama bunu ortadan kaldırmanın yolu zaten mevcutta var olan iki yolun yanına bir yol daha çizmek değil. Bu sadece iktidarın işine yarayacak bir yol. Eğer Türk siyasetinde üçüncü bir yol istiyorsanız bunun yolu farklılıkların egemen olduğu bir Türk siyasetinden geçiyor, o da seçimi kazanmak.

 Üçüncü yol heyecanı mevcut durumda zaten mümkün değil, sadece muhalefetin enerjisini boşa harcamış ve insanların umutlarını tüketmiş olursunuz. Üçüncü dördüncü sekizini yolu çizmek isteyenler öncelikle statükonun egemenliğini kırmak zorundalar. Hayali, duygusal siyasetleri ne onlara ne de hitap ettikleri kitleye bir şey kazandırmaz. Ben her zaman reel politiğe ve rasyonel siyasete inanmış bir insanım. Muharrem İnce’nin ya da Ümit Özdağ’ın bir alternatif sunma çabalarını ve iyi niyetlerini anlıyorum ama her şey istediğimiz gibi ilerlemez. Alternatif, tüm muhalefete zarar verecek bir alternatif ise bunu şu an yapmamak gerekir.

Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı özelinde

 Yapılamayacak olan başarıldı, bakalım başarılamayacak olan yapılabilecek mi? Böyle ciddi bir soruyla başlangıç yapıyorum çünkü gerçekten de beş benzemez denilenin bir araya gelerek toplum tarafından da çok desteklenmeyen ve karizmatik olmayan bir lideri ortak aday yapmak gerçekten de yapılamayacak olandı ama yapıldı. Şimdi bu matematik ve oyun muhalefete bir zafer mi kazandıracak yoksa yoksa…

 YRP ve Hüdapar’ın oy oranlarının Ak Parti’ye göre oldukça düşük olduğunu biliyoruz. Peki altılı masada (millet ittifakı) yer alan İyi Parti ve CHP’nin dışındaki partilerin oy oranları ise 3%’ü bulur mu bundan emin bile değiliz. Peki neden masadalar? Bana kalırsa birden fazla nedeni var. İlk olarak masa tamamen KK’nin adaylığını çıkarabilmek için kurulmuş bir yapıda. Ufak partiler, milletvekilliği ve bakanlık karşılığında Kılıçdaroğlu’nu desteklemeye oynadılar. 50+1 sisteminin getirdiği belirsizlik ise Akşener’i buna razı kılmaya mecbur bıraktı. %3 seçimi kazandırır ya da kaybettirir noktasına getirdi. En başından bu partileri siyaset dışı bırakarak aday belirlenmesi olabilir miydi bambaşka bir tartışma. Bunun da nedeni Akp sonrası mecliste bu partilerin Akp’den mv transferi konusunda potansiyel olmalarından kaynaklı olabilir. Kritik bir seçimde ufak partilere bu kadar anlam yüklemek ve oyunu neredeyse onlar üzerine kurmak ne kadar mantıklı hep beraber göreceğiz. Tüm bunlar %3’ün (sembolik bir sayı ve anlam) tüm ittifakı yönetmesine de olanak tanıyor. Akşener’in de noter masası tabiri de oldukça haklı bir eleştiri.

 Ama unutulmamalı ki Türkiye’deki muhalefet, iktidardan çok daha güçlü durumda. Hem nicelik olarak hem de potansiyel nitelik açısından güçlü durumda ve çoğunlukta.

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevr rezilliği ve Montrö (Türk Boğazları)

Özgür Bey yumuşama nasıl gidiyor ?

Ortadoğu'nun Yeni Kara Deliği