İsmet İnönü beceriksiz miydi ?

İsmet İnönü..Seen ne yaptın !
 Bu yazımda amacım İnönü'nün siyasal veya askeri biyografisini incelemek değil. Bunu doğru bilgi kaynaklarından dilerseniz edinebilirsiniz. Zira Wikipedia falan değilim. Amacım İsmet Paşa gerçekten de yönetimde beceriksiz miydi, sanıldığı gibi berbat bir siyasal yönetim mi izledi buna farklı bir bakış açısı kazandırmak isterim. Ön yargıları kırmak ve olaya farklı bir konumdan baktırmak isterim. İsmet İnönü'nü yermek yada yüceltmek gibi bir amacım tabiki yok. Atatürk'ü, İnönü zehirledi amacı yönetimi almaktı vs gibi iddialar bakın iddia diyorum, ortaya atılmış safsatalardır. Kimse böyle bir yönetimi omzuna almak istemez. Bu tür iddiaları konuşan kişiler zaten var ekmeklerinden etmeyelim. Komplo teorileri ve gizemli olayları üretip anlatmaya pek meraklıdır bu kişiler, aman anlatsınlar da cahil kalmayalım. Tabi İnönü ile Atatürk'ün son yılları araları biraz bozuk bu inkar edilemez, bunu da başbakanlığa Celal Bayar'ı getirmesinden anlıyoruz. Her neyse konumuza dönelim.
 1938 de Atatürk vefat etmiş devlet başsız kalmıştır. Bu durumda da meclis, sevilen ve sayılan biri olan İnönü'yü Cumhurbaşkanı daha sonra da aynı zamanda partinin genel başkanı seçilmiştir. Böyle bir durumda öncelikle dünyanın ve Türkiye'nin içinde bulunduğu ortam göz önüne alınmalı ve anlaşılmalıdır. Avrupa'da yükselen aşırı sağaynı zamanda Asya'nın lokal bölgelerinde de yükselmekteydi. Ayrıca büyük buhranın üzerinden yaklaşık 10 yıl geçmişti. (Büyük buhranı araştırmalısınız konuyu daha fazla uzatmamak istiyorum ama Amerikan merkez bankası'nın çökmesi ile dünyada dev bir ekonomik kriz yaşanmıştı). Amerika'ya olan güven azalmış Avrupa kendi kaderini kendi tayin etmek istemişti. Aynı zamanda bir yüzü Dünya Savaşı'nın istedi silinmemiş yapılan barış antlaşmaları kin ve nefrete dönüşmüştü. Avrupa'da yükselen aşırı milliyetçilik diğer uluslara doğrudan düşman gözüyle bakmaktaydı. Bunun en büyük örneklerinden bir tanesi Hitler yada Mussolini gibi faşist liderlerdir. Aynı zamanda ekonomik sıkıntılar tam olarak geçmemişti. Hitler'in işgalleri ve saldırgan eylemleri henüz Atatürk vefat ettiğinde başlamış sayılırdı. Polonya işgali ile beraber 1939'da ikinci Dünya savaşı'na giden yol patlak vermişti. Avrupa gerim gerim gerilmiş, Asya'da Japonya büyük Japon imparatorluğunu kurmak içindeydi. Böyle bir durumda Türkiye henüz milli mücadele'yi yeni atlatmış, yapılan reformları sindirememiş, Atatürk devrimlerini anlamaya çalıştığı, ekonomik olarak da çok harap olmuş bir haldeydi. Toplum korkunç bir şekilde harap the zaten 1. Dünya Savaşı'nın ardından yorulmuş halkı milli mücadele tekrar yormuştu psikolojik ve maddi yorgunluk henüz geçmemişti. Dünyada olan tüm bu gerginlik zaten gergin, huzursuz ve yorgun olan Türkiye'yi rahatsız etmeye başlayacaktı. Şimdik şartları az çok anladığımızı var sayıyorum. İnönü ülkenin yönetimini daha kavrayamamış iken kendini ikinci Dünya savaşı'na giren bir dünyada buldu. Böyle bir ortam varken bu adamdan ne yapması beklenebilir. İnönü cesur, atılgan, revizyonist bir insan değildi. Daha çok fikri ve ideolojisi Atatürk'ün Türkiye'sini muhafaza etmek, kollamak ona bir zarar gelmemesini sağlamak ve bu şekilde bir süre devam etmekti. Fikir ile Türkiye'nin ve Dünya'nın içinde bulduğu dönem bir araya getirilip bir anlam çıkartılmaya çalışılırsa İsmet İnönü'nün pek de yapacak bir şeyi kalmıyor. 1945'e gelindiğinde Savaş Avrupa'da bitmiş, Japonya'nın da pek direnebilecek gücü kalmamıştı. Böyle bunalımlı ağır biri yük inönü'nün sırtına binmişti. Zaten harap Türkiye'yi tekrar bir harbin ortasına sokmamak için elinden gelen her şeyi yapmış, bütün gücünü tüketmişti. "Ben sizi ekmeksiz ve susuz bıraktım ama babasız bırakmadım" diyerek zorluğu ve fedakarlığı gözler önüne sermiştir. Elbette Türkiye savaşa girmeli mi girmemeli miydi, ne kazanılır ne kaybedilirdi o başka bir tartışmanın konusu. Harbin sıkıntıları geçtiğinde 1946 yılında Türkiye çok partili hayata geçmiş, başta demokrat parti olmak üzere sistem denenmeye başlanmıştı. Zaten daha sonra 1950 seçimlerinde İsmet İnönü, sandıkta kazanan demokrat partiye hükümeti devretmiştir. Tüm bunların ışığında İsmet İnönü'nün de Türkiye'yi şaha kaldırmasını, uçarmasını bekleyemeyiz. Zaten fikri ve ideolojisi de mirası korumak olduğu için bir riski göze almak istemezdi. Tüm olanlara Bir de bu şekilde bakalım. Yukarıda sözde de belirttiğim gibi İsmet İnönü savaşa girmemiş bile olsa Türkiye'yi Savaş şartlarına hazırladığı için bir önlem olarak, bu hazırlık Türk halkını yorulmuştur bu yüzden de karşı bir kızgınlık hali vardır benim tespitim bu yönde. Ünlü varlık vergisi ile çok yüksek vergiler toplamış vs vs. Bu yüzden İnönüye fazla önyargılı ve kızgınlar. Ama bizim kızgınlığımızın sebebini anlayamıyorum. İsmet İnönü'nün yönettiği ülke şartlarını çok detaylıca bir başka yazımda bahsederim, konumuz Türkiye'nin 2.Dünya savaşı'ndaki hâli olmadığı için sadece İsmet İnönü'nü önyargılarını yıkmak farklı bir bakış açısı kazandırmak istedim bu yazımda. Sanırım bu yazımdan sonra daha farklı düşüneceksiniz ümidim bu yönde. Olumlu veya olumsuz düşünmenizi değil tarafsız düşünmenizi temenni ediyorum. Daha farklı konular ile ilişkisi için eğer talep gelirse veya canım isterse baska bir yazı daha yazaraka bu yazımı destekleyebilir daha da anlaşılmasını sağlayabilirim. 
  Esen kalın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevr rezilliği ve Montrö (Türk Boğazları)

Özgür Bey yumuşama nasıl gidiyor ?

Ortadoğu'nun Yeni Kara Deliği